19 Aralık 2010 Pazar

Çocuklar gibi şendik...







Dün cumartesi olmasına rağmen hava muhalefetinden olsa gerek pek de yoğun olmayan bir iş temposundan sonra işten çıkınca selim abi,savaş abi ve aşkınla saathanede buluştuk. peynirimizi ,zeytinimizi ( mübarek ne kadar büyüktü),ekmeğimizi (şişman abilerimiz için kepek ekmeğimizi unutmadık tabii :), sarellemizi ( savaş abinin milli kahvaltılığı ) bir iki de poğaçamızı alıp oturduk bir çay ocağına. bir çay ocağı deil aslında 'the çayocağı'. hemen hemen her zaman gittiğimiz çay ocağı yane. muhabbet o biçim akşam yemeği niyetine azığımızı yedik. çay ocağını işleten abiye günde kaç çay sattığını sorup maliyetleri ortalama hesap edip karlılığını çıkardık ( bize ne oluyorsa :)
karnımız doyduktan sonra yürüyerek sahile doğru indik ve sevgi cafeye kadar o buz gibi soğukta sallana sallana muhabbet ede ede yürüdük. sevgi cafenin yanındaki çocuk parkında baktık oyuncaklar boşta biraz 'back to the childhood ' yapıp eğlendik.
bu gece iyi eğlendim. hafif sıcak olsa daha da iyi olurdu ya olsun buna da çok şükür :)

21 Kasım 2010 Pazar

Midilli'de kahvaltı...











pazarları 11 de mağazaları açmamızın en sevdiğim yanı c.tesi gecesi geç yatıp pazar da geç uyanmamdır. ama pazar erken kalktığımda o günlerde pek anatomim, bijolojim, kimyam düzgün çalışmıyor, uyku ihtiyacımı gidermememden kaynaklı. uzun lafın kısası bugün 8 de uyandım,inş bir anormallik olmaz şahsımda:)




Mağazamızdaki arkadaşlarla beraber samsunun az biraz dışında olan midilli restorana kahvaltıya gittik.
açık büfeymiş meğersem. hiç sevmem. yumurta porselen tabakta geldi yine hiç sevmem. bi kahvaltı tabağı ortaya da sahanda yumurta şöyle kızgın tavada hala fokur fokur pişen bir yumurta ne guzel olurdu.
olsun yine de guzel geçti karnım doydu. arkadaşlarla muhabbet ettik. restoranın ismine uygun midillilere baktık. çiftlik niteliğinde bir restoran inşa etmişler. bi tarafta sera. diğer tarafta guvercinler, tavşanlar, ördekler, köpekler ve midilliler . kafa dinlemeye bire bir bi yer.

ve kahvaltımızı yaptık dükkana geri geldim. yine buradayım ekmek teknemizde :)








18 Kasım 2010 Perşembe

Renkli bir bayram....






















Bir başkadır kurbanı bizim evde yaşamak. ilk günü baya bir sayıda hayvan kesilir evin önünde. yer mekan musait olduğundan gitmiyoruz sağa sola. 7-8 adam geldi. saat 2 ye kadar 6 buyukbaş hayvanı kesip paketlemeye başladık. ben de yardımcı olmak babından elime aldım bıçağı et doğrim dedim de herhalde eti/bıçağı tutuşumda pek hayır olmadığından amcam dedi yeğenim sen mobilya sat, biz yaparız.etlerin dağıtımına da kuzenim diyince sen gelme diye dedim amannnn ben de çıkar yukarı tv izlerim yatarım yane. aynen de öyle yaptım zaten. bir de yurtdışına gidecem diyince kurban kesimi için hep bir ağızdan burada adama ihtiyaç var diyorlardı. daha da dinlersem kimseyi, zaten kaldığım hataydı.

2.günü sabahdan feza kolejine bayramlaşmaya gittim biraz geç kalmışım diğer geç kalanlarla beraber bayramlaşıp kahvaltı yapıp eve geri döndüm.

Gece 12 de yapımına başlayıp da sabaha kadar ancak biten keşkeğin gelenlere ikram işi vardı. Keşkek sabah 8-9 gibi pişme işi biter bu saatten sonra da 7 kazanın kürekle karıştırılma işi vardır. 2-3 erkek eteklik giyinirler üstlerine sıçrayıp da pantolonları pislenmesin diye alırlar elllerine kürekleri başlarlar karmaya. etler kemiklerinden sıyrılır, kemikler kenara köpekler için konulur.

Her yıl ramazanın 1.gunu kurban bayramanının da 2.gunu akraba, eş dost herkes davetli davetsiz gelir keşkeğini yer gider. öyle ki geçen bayram adamın biri yanlışlıkla yan komşuya gidecekken bizim yola girmiş arabayı çevirirken kapısını açıp zorla adamla eşini indirdiler buraya gelip de kimse keşkek yemeden gidemez bir yere diye. adam kıvranıp dursa da yahu ben yan tarafa misafir geldim diye nafile :) milletvekilleri, ilçe belediye başkanları,siyasi parti temsilcileri , iş adamı dernekleri başkanları, üniversiteden hocalar, iş adamları , aileler çoluk çocuk gelirler tam panayır yeri gibi olur bizim orası. Sabah camiide hoca hutbede söyler güdül kardeşlerin keşkeğini atlamayalım tüm cemaat davetlidir diye.

bu kurban havanın güzel olmasından sanırsam 15 yıldır devam eden bu geleneğin sanırsam en kalabalık, yoğun daveti oldu. tabii her geçen yıl daveti duyan sayısı artıyor. gelen bir daha geliyor. tahminim 600-700 kişiyi ağırlamışızdır.

Menüde keşkek ve ayran var. ben şef garson. bir oraya bir buraya koştur, organizasyon işleri. bardak getirin, şuranın kaşığı eksik tabii bunları hep diyor deilim genelde kendim yapıyorum işleri :)))) ekip kalabalık saolsun dostlar yardım ediyorlar.

Bayanlar normalde evlere çıkıyorlardı annemler yengemler ağırlardı bu sene başladılar bahçede oturmaya. bir de onların kalabalığı yordu sanırsam bizi. Allahdan 2-3 çeşit yemek yok. yoksa yağsız olsun, salçasından koymayın, ay bana ekmek ay fanta bilmem ne..

saat 4 e doğru gelirken kalabalık dağıldı zaten 7 kazandan da birşey kalmadı geriye. akşam da selim abi, savaş abi aşkın buluştuk . bayramlaştık.önce bir sahilde yürüyüş sonra madoda tatlı faslı. peşine de her zamanki yerimiz esinti :)

işte böyle renkli geçer bizim orada bayramlar...




































16 Ekim 2010 Cumartesi

Atakum Şubemiz




Şubemizi açtık taaa haziran ayında ama işte vaktim vardı yoktu derken bugüne kadar yorum yazamadım. hayatımın tam ortasında olan işimle alakalı böyle bir şeyi zaten buraya yazmamam atakum şubesi için buyuk haksızlık olurdu :)


1500 metrekarelik şubemizde 7-8 kişi çalışmakta olup 3 katlıdır. üst katın ön tarafında bir terası var ki süper. personelle birkaç kez organizasyon yapıp yukarıda mangal falan yaptık. ark.larımla da oturup lak lak da yapmadım deil yane :)


ben çok sevdim bu şubeyi.tam anayol üstünde. samsunda markanın oturması amaçlı konumlanabilecek en güzel yere oturdu. bize biraz pahalıya patladı ama artık naparsınız :)

ooo saat gece 1 oldu. geç gelene kızıyorken sabah ben geç kalmıyayım... :)))

samsun halkına hayırlı olsun 5.şubemiz...

not: başka illerden de bekleriz elbette :)))


13 Eylül 2010 Pazartesi

bayram ve köy...





























































bayramın 1.günü perşembe geleneksel keşkek davetimiz vardı insanlar geldi gittiler. saat 2 de köye gitmek için şuayip abimin aracıyla yola çıktık, yeğenim muhammed emin in mezarını ziyaret ettikten sonra başladı seyahatimiz. onsuz geçen ilk bayramımız bu bayram o yüzden tüm aile için biraz zor oldu, özellikle kendi anne babası için.

saat 15:30 gibi seyahate anca koyulduk ve 20:30 da köye vardık(giresun ili alucra ilçesi koman köyü ) 7 de hava karardığından biraz karanlığa kaldık dereli den sonra yol hep virajlı olduğundan merdaneli makine gibi sağ sola dönmekten imanımız gevredi. köye vardığımızda annemlerle falan hasbihal edip gece 12 gibi yattık. yeni evimizi gördüm, walla şu anda samsundaki evimizden daha cok begendim baya bi kullanışlı. rahmetli dedem hayatta olsa şaşırırdı herhalde köyde böyle ev mi olur diye. sarı boyalı 2 katlı bi ev, birazcık köy okulunu andırıyor bana kalırsa dışardan ama şahane :)

sabah 8 de kalktım kahvaltı falan yapmadan evimizin hemen yakınındaki aş evinde babamın verdiği davete gittim. menüde haşıl yane keşkek, yahni yane fasulye yemeği patatesle beraber sanırsam, ayranlı çorba ve helva, içecek olarak da ayran ve su. kalabalıktı baya bi köyde olan baya bi insan geldi sanırsam. ben de garsonluk yapıp hem de fotolar çektim.



en guzel fotom köyümüzün en şirin insanı, maskotu ramazanın fotosu oldu sanırsam. bizim köylü olup da ramazanı bilmeyen tanımayan yoktur. ben ufakken de kaset istiyordu herkesten teypde çalmak icin ,hala kaset istiyor :)



fırına gidip köydeki kadınların ekmek pişirmelerini çektim.fotolardan harabe ev gorunumunde olan ev dedemin eviydi. oranın ust katında yatardık, hava sıcakken de terasta dışarda yatardık , evin tuvaleti evin dışında olduğundan gece wc ye gitmek biraz yürek isterdi, kanalizasyon sistemi de olmadığından slumdog millionaire filminin ilk sahnesindeki gibi bir wc ydi kısacası :) evde su da yoktu zaten, bakraçları omuzlarımızdan değnekle sırtımıza alıp taşırdık. ilk köye gittiğimizde puara gidecez puara diyorlardı da lunapark var sanırdık köyde. saflık işte. meğersem çeşmenin adı puar mış :) bakraçları yanımıza verdiklerinde bile hala lunaparka gidiyoruz heyecanı vardı taa ki doldurup da eve getirene dek :) şimdi de bu kadar safmıyım acaba :)


1.günü akşama doğru ayağıma çivi gibi bişey battı aksam 8 e dogru alucraya gittik ve tetanoz aşısı vuruldum. hala da agrıyor kolum ne agrıtıcı bişeymiş bu böyle ayağımda hiç sıkıntı yok oysa :)

cuma günü de işte yatarken yattığım kanepeden beri lap topumdan zübük' ü izledim . bayadır izlememişim o filmi cok guldum :)



cumartesi sabahı kalkıp kahvaltı yaptık peşine emine ablamlara gittim orada da kahvaltı hazırlamışlar orada da yedim. ümmühan ablamlar samsuna doğru yola çıktılar. kahvaltıdan sonra yaylaya gittik. yaylada baya bi kişi ev yaptırmıs babam da yaptırmış ama içi henüz bitmemiş az bişeyi kalmış. hepsi taştan 40-50 metrekare evler. bizimkinin içi lambiriydi tam bir dağ havası modunda hoşuma gitti baya.



yaylada biraz dolanıp böcek arıyalım dedik ama hiç göremedik yane. yaylanın, yeğenim ayşenurun gözünün, yeğemim bekir beyazıtın fotolarını çektim.



akşama doğru eve geri geldik eniştemle beraber sırbistan türkiye basket yarı final maçını izledik. son 4 saniye kala öne geçip maçı aldık.



sabahleyin 8:30 da yola çıktık. aydın amcam da bizle geldi. kümbet üstünden geri döndük . yol baya uzun sürdü 14:30 da eve geldik. kimliğimi alıp oy kullanmaya gittim ve evetimi bastım. çok şükür ki 58 e -42 evet galip geldi. çok güzel günler önümüzde inşallah.


köy seyahatimde bana poz veren elmas ablaya, yeğenlerime, ali tırış dedeye, eski, yeni ve yayladaki evimize, ekmek yapan ablaya ve ramazana tşk ederim :)




















































30 Mayıs 2010 Pazar

Piknik...





bugun tüm şubeler yeni şubemizin açılma arefesinde bi piknik yapalım dedik malum magazalar 11 de acıldıgından 9 da doğu parkta buluştuk. piknik tüp getirmişler, çay demlediler, önceden hazırlanmıs domatesler salatalar ve kıymalı pide sıcak sıcak. cok guzel oldu. ben kendi adıma cok eglendim. arkadaslarla iş ortamı dısında stressiz bir ortamda bulusmanın vermiş oldugu haz beni cok mutlu etti. zaten bu ay cok sukur ark.ların çoğu da hedeflerini tutturmuş olduklarından neşemiz boldu yane. yakan top oynadı arkadaşlar aralarında ben de oturdugum yerden beri kareler yakalamaya çalıştım. malum ayağım hala iyileşmediği için yerimdem kalkamadım zaten. Allah neşemizi hep daim etsin inşallah...





7 Mayıs 2010 Cuma

sağlığın kıymeti....

klasiktir kaybedilmeden anlasılmayacagı. 2-3 gundur evde öyle yatıyorum. ptesi aksamı ayagımın ustunden arac gectikten sonra ezik var teshisiyle işte evde dinleniyorum. bakalım yarın tomografi cekilecek gizli kırık falan yoktur inş... canım sıkıldı böyle yatmaktan, yeni mağaza açılması arefesinde, tam kayseriye gidecekken, sonra istanbula aksesuar almaya sonra gurcistana :( sanırsam hersey otelendi ya da iptal oldu benim icin. vardır bunda da bi hayır diyip Rabbime sıgınıyorum.
gece saat 3, soner arıcanın bi sarkısına takıldım.... ne guzel sözleri var....
ahhhhhhhhh ölür müydün beni biraz daha sevsen
mevsimsiz solmadım ,sararmadım mı ben
tutmadın ellerimden ben düşerken
kaçmadın ,gitmedin mi SEN !!!

10 Nisan 2010 Cumartesi

www.fotokritik.com

üye olalı baya olmuştu siteye. en son dayanamadım ucretli aboneliğe çevirdim ki istediğim zaman istediğim kadar fotoğraf ekleyebilim diye.
hata yaptım nerdeyse en güzel fotomu ilk başta yükledim. meğersem bu bir türlü beceremediğim politika burada da varmış. gruplaşmalar varmış, ben başkasının fotosunu allayacam pullayacam ki o da benim fotoma methiyeler düzsün, puanlar versin. gerçi kötü fotoya kimse yorum yapmaz zaten de ama bir gunde yuklenen cok foto da olunca bir türlü sıyrılmak lazım işte.. bakalım hayırlısı, kac gün/ay/yıl sonra bana da nasip olacak günün fotoğrafçısı olmak... makro lensimi de almışım ki dağ bayır dolaşır çiçek böcek çekerim. neler neler cekebilecem merak ediyorum doğrusu...

http://fotokritik.com/kullanici/beratgudul/portfolyo

3 Mart 2010 Çarşamba

ŞEFKATLİ ELLERİN FOTOĞRAF SERGİSİ









































Bayadır fikir planında olan sergimizi nihayetinde açtık. 1-5 Mart arası açık olacak sergimizin açılışına 20 kişi kadar mütevazi bir topluluk geldi. Saymer derneğimiz adına gönüllü doktorların senegal, yemen ve güney afrika seyahatlerinden kareler taşıyan sergide 48 foto bulunuyor. Dr.Hakan abiyle ortaklaşa düzenlediğimiz sergide 7 fotoğrafım bulunuyor gerisi de onun zaten. eee üstad kendisi o kadar fark olacak :)
Açılışta pek anlamadım kıymetini ne ifade ettiğini bu serginin ama dün öylesine sergi salonuna bir süreliğine uğrama imkanım oldu. orada fotolara bakan insanların sorması mukabilinde tanıştık falan bir kaç fotoyu çektiğimi öğrenince. o kadar tşk ettiler ki birisi dedi hatta ya dedi ne güzel şeyler yapmışsınız oraları buralara getirmişsiniz bizlere yaşatıyorsunuz heyecanınızı, o kadar yardıma muhtaç insan var orada gidip yardım ediyonuz falan. dedim kendi kendime sanatsal bir faaliyet insanlara mesajını verdi evet. çok kişi ziyaret eder inş sergiyi , ulaşamadığımız kesimlere de ulaşırız. derdimizi bu fotolar yardımıyla anlatabilirsek ne mutlu bize.
İnşallah Allah kısmet eder de elimden geldiği kadar bu yardım faaliyetlerine katılabilirim. zaten bizler katılmazsak gitmezsek kimler gidip ellerinden tutacak ki bu insanların. bu insanlar aç sefil dolaşırken biz tok gezersek, bu insanlar hastalıktan kırılırken biz elimiz cebimizde dolaşıp kendi sefamızı sürersek , yaratılış gayemizden sapmış olmaz mıyız... dogruyu iyiliği emredip kötülükten men etmeliyiz tüm insanlığı. boynumuzun borcu olan bunu da kendi günlük hevesat ve zevklerimize kurban etmemeliyiz.
Aşağıda sergiyle alakalı bir kaç web sitesinden haber bulunuyor, bunun yanında kayıtlı ilk linkte guney afrikadan yardımlar esnasında çekilen bir video mevcut. izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.
Not : En alttaki fotoğraf Hakan Abiyle benim ördek çekecez diye kendimizi paraladığımız bi karedir :-))))













17 Ocak 2010 Pazar

MUHAMMED EMİN PETEK
















Canım yegenim, bir tanem,nar tanem,canımın içi...
hersey 2007 yılının mayıs ayında başladı. unutmuyorum o anda telefonumda teyzesi m.eminin lösemi olduğunu söyluyordu. başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. o ana kadar tv kanallarında ,billboardlarda ,gazete köşelerinde yer yer bahsi geçen ve benim hiç oralı olmadığım aman yaa banane diyip bu da nasıl bir hastalıkmış böyle diye hiç sorma bile gereksinimi duymadığım bir hastalık ailemizin ilk gündemi olmuştu. artık lösemiyle yaşamaya alışacaktık, hayatımızı ona göre tatbik edecektik. 19 Mayıs Üniversitesi hastanesinde başlayan aylar boyunca süren tedavi süreci peşine yerini Ege Tıp Fakultesi Tülay Aktaş Onkoloji Merkezine bırakıyordu. Bundan 1-1.5 yıl kadar önce eniştemle 1050 km yolu aracla gidip oradan bir eşyalı ev tutup izmir maceramızı başlattık. İlik nakli kardeşi bekir beyazıttan başarılı bir şekilde gerçekleşti. Ve artık şükrediyorduk Yüce Rabbimize. Çok şükür iyileşti diye.
2009 un sonbaharında okula yazıldı, 3-5 gün okula gittikten sonra rutin kontrolü için gittiği izmirden acı haberle dönmüşlerdi. hastalık tekrardan nüksetti. 2.kez ilik nakli için tekrardan kemoterapi tedavisine gerek duyulmuştu. apar topar hastaneye yatırıldı.o gün yattı 80-90 gün hiç çıkmadan hastanede tedavi gördü. elimden geldiği kadar hergun 2-3 gunde bir gidip gormeye calısıyordum.
2010 yılının ilk haftası durumu ağırlaştı.öyle ki artık eniştem hastanenin otoparkında araçta yatıyor biz evden aksamları git gel yapıyoruz. endişeli bekleyiş başlamıştı. 6 ocak günü saat 16 gibi kardesim arayıp m.eminin yogun bakıma kaldırıldıgını soyledi. apar topar hastaneye gittim. öyle ki sanki ona hiçbirsey olmayacakmış gibi acilin önünde beklerken geyik yapıyorduk. zaten benim yegenim ona birsey olmaz o güclüdür.... bir ara yogun bakımın önüne cagırdılar gelin diye. hidayetle beraber gittik. dedim asansörde noldu ki, neden cagırıyorlar. geldiğimizde vefat haberini aldık. yıkıldım bir an. olmaz , olamaz dedim içimden sevdiğim biricik yeğenimi kaybetmenin vermiş oldugu acıyla ama Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler sözünün vermiş olduğu düşünceyle gık diyemedim. Rabbim öyle takdir buyurmuştu ama onu bu dunyada daha gorememenin verdiği acı içimi burkuyor güdül ve petek ailesi olarak yogun bakımın önünde gözyaşı döküyorduk.
O nasıl takdireşayan bir anne ve babadır ki, vefat haberinden hemen sonra yoğun bakımda taziye için gelen doktorlara teşekkür ediyorlardı. Sizler elinizden geleni yaptınız zaten Rabbim böyle takdir etti. Allah razı olsun sizlerden. bu nasıl bir inanç nasıl bir duruştur böyle.
12 gibi cenazeyi morgdan alıp ablamların yolunu tuttuk. yeğenimi oturma odasının ortasına yerleştirdik. ağıtlar yakılıyor herkes ağlıyordu. gece 2 gibi bekir beyazıtla yan yana yattım. sabah kalkıp erkenden yegenim icin son vazifeleri yapacagımızın ve ayakta dimdik durmak amaclı dinlenmem gerektiğini biliyordum. yegenimin yıkanması icin asri mezarlıgına gittik. yıkandı peşinden gittik ablamlara. herkes ama herkes ağlıyordu ben zaten ağlamaktan önümü göremez hale gelmiştim. Bekir tabutu gösterip bu kutunun içinde ne var diyordu. bilmiyordu, aklı ermiyordu. Abiciğim dediği, çok sevdiği abisi yatıyordu içinde oysa. cenaze aracına koymadan , hoca dua ederken bekirin söylenmeye basladı. ben onun kardeşiyim , o benim abimmm diye bağırdı. cenaze aracı kalkarken de başladı avaz avaz ağlamaya. cenaze aracında gittim camiye kadar,yegenimin yanında. buyukcamiide öğleni müteakipen kaldırılacaktı cenaze. buyuksehir belediye başkanı, ilçe belediye başkanları v.s. , kalabalık bir cemaat eşlik ediyordu cenazemize. taziyeleri kabul ederken aklıma geldikçe ağlıyordum. şu anda kaldırılan benim yegenimin cenazesi diye. kıranköy aile kabristanına defnettik.
O büyük insan, eniştem ilk kez orada ağladı. artık toprağın altındaydı yeğenim. bu soğuk havada onun narin, incecik vücudunu toprağa vermiştik oysa sıcak hava da bile aman üşür diye üstüne bişeyler veriyorduk giymesi için.
ahh muhammed emin ahhh. bir cocuk bu kadar mı ahlaklı olurdu. daha 7-8 yaşında bile atletle kimseye göstermezdi kimseye kendini. ne kadar çok şey öğrettin bize, ne kadar çok ders verdin sen bize öyle. o kadar ihtiyaç sahibi lösemi hastası çocuk yatıyor ki hastanede. bakmak, yardım etmek muhammed emin yatarken de vefat ettikten sonra da artık boynumuzun borcu olmuştu. görmezden gelemezdik onca başka sehirden gelip kan arayan, yardım isteyen insanların çığlıklarını, feryatlarını.
Rabbim mekanını cennet eylesin inşallah, bizlere şefaatçi olursun inşallah.
İsterdim ki yanımızda olaydın, dayı, dayıcığım deseydin. yanıma otursaydın, elini omzuma atsaydın, şaban taklidi yap daa dayı deseydin. ben de yapsaydım sen tebessüm etseydin ben bir daha yapsaydım. neler vermezdim o günler geri gelsin diye.hey gidi günler....