13 Şubat 2011 Pazar

Acem Tekkesi




Dün akşam satış danışmanı arkadaşlar bu sabah için 'Acem Tekkesi'nde kahvaltı organize etmişler beni de davet ettiler saolsunlar. Pazar uykumu alamayınca bir haftalık uyku düzenimi ayarlayamama rağmen davete icabet etmeme nezaketsizliğini göstermemek amaçlı katıldım. zaten bayadır da sosyal aktivite adına bir organizasyon yapmamıştık bu sebeple de güzel oldu.

sabah 8 de uyanıp 9:15 gibi kahvaltı mekanında arkadaşlarla buluştum. shell ve kirazlık şubelerindeki satış danışmanı arkadaşlar kahvaltıya geldi.daha doğrusu sadece iki şube olarak organize ettik.kahvaltıda kuymak,menemen,tavada sade yumurta ,bal,kaymak vb. leri vardı. tıka basa yedik hepimiz. pazar olduğundan yer olmaz endişesiyle bir gun önceden rezerve ettirmemize rağmen maşallah içerideki tek konuklar bizdik. sanırsam biraz 9 milletin kahvaltıya gelmesi için erken bir vakit olmasından kaynaklı olsa gerek. 10:30 gibi kalkıp önce shell şubeyi peşine kirazlık şubesini şubelerine bırakıp canik kültür merkezindeki kasif in iş adamları toplantısına katıldım. yarım saat durduktan sonra ahmet in babaannesinin cenazesi için ayrıldım. camiyi taziye için ziyaret edip hemen çıktım ve bulvar,gazi,shell ve nihayetinde kirazlık şubelerine gittim. bugün hava buz gibi soğuk dışarısı.akşam bilalle buluşacaktık. affetsin beni yorgun hissettiğimden ve hava da buz gibi olduğundan yarına öteledim ama yarın da kandilmiş. haha :)

Fotolarda yanaklarım çok şiş çıkmış sanırsam 72 kilo olduğumdan artık ben böyleyim :)
Acem Tekkesi'nin tarihteki yerini merak edenler için : 19.yüzyıl sonları ve 20.yüzyıl başlarında Samsun'a muhtelif sebeplerden ötürü gelen yabancı kökenli esnaf,tüccar,seyyah ve dervişlerin uğrak yeri ve konaklama evi olarak bilinmektedir.


6 Şubat 2011 Pazar

Bir İstanbul Masalı...


2 Şubat çarşamba günü İmob yane kısacası mobilyacılar fuarı için istanbula geldik. kimlerle mi? bölgedeki bellona,istikbal,mondiciler, Ordu bellona bayisi durmuş abi ile beraber sabah 9:40 uçağıyla İstanbula uçtuk. iner inmez de birer taxiye binip öndeki taxiyi izletip cnr fuar merkezine. ilk önce mondi standını peşine istikbal ve en sonrasında müstakbel bellona standını ziyaret ettik. Bülent,Olcay,Ahmet Deveci,Göktürk beyler standdaydı. yeni çıkacak ürünlerimizi gördük zaten beğendiğim bir tanesinin fotosunu da sizlerin beğenisine sundum. 2011 yılı markamız için hayırlı bir yıl olarak geçer düşüncesindeyim inş.

Doğtaş falan bir iki stand daha gezip fuardan ayrılıp metroyla sultanahmete doğru yola çıktık. faruk, engin,ismail, savaş ve selahattin abilerle beraber makineden metro için bilet almamızla başladı diyebiliriz İstanbul masalımız. tam köyden indim şehre olduk. metroda hareket etmeyen yürüyen merdiveninden aşağıya inmek için binip de merdivenin 3-5 saniye sonra yukarıya doğru çalışması, nissan juke polis arabasını selahattin abinin görüp de 'anaaa polis arabasına bakın' demesi, pidecinin coğrafik konumundan yanılarak pidelerin müşterilerin ayaklarının dibinde sergilendiğini düşünmem, tramvayın duracağı zaman ayağa kalkıp da hiç tramvaya binmediğimizi herkese gösterircesine oturanların üstüne yarımızın düşmesi, enginin model araba alacam hevesiyle tahtakalede aynı noktada dönüp durmamız, akşam olup da hava soğuk olduğundan bir cafeye girip ne var ne yok yememiz ve sıcacık bulduğumuzdan içeriyi, çıkmak istemeyişimiz bu gezinin tam 'samsundan indim şehre' misali olmasını sağlayan önemli anekdotlar oldu benim için. sultanahmette original sultanahmet köftecisini bulup yemek yedik peşine ilkindiyi sultanahmette eda edip tahtakalede turladık. galata köprüsünün altındaki cafelerden birinde çay içip sirkecide bir cafede tatlı türü şeyler yiyip havaalanına gitmek için vakit geçirdik. havaalanına gelince starbucks cafeye oturup adını bilmediğimiz her türlü içeçeği denedik :) uçuş saati gelince herkes uçağa gitti nufus cuzdanımı ve boarding pass imi bulamadığımdan uçağa binmeden önce bi telaş yaşadım. uçakta da sevgili arkadaşım eyüp doğanla karşılaştık. yanım boş olduğundan yanyana oturup samsuna inene kadar erzurum ve van maceralarını dinledim :)
not : The Marmara'nın roof una çıkıp da capuccino içmeye vaktim olmamış olsa da benim için her İstanbul gezim gibi bu da masal gibiydi.