28 Eylül 2014 Pazar

Bellona ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)

Sabah kalkar kalmaz valimizi toparladım. Öğlene doğru evden çıktım. Samsun Çarşı mağazasına gidip kendime valiz alıp arabamda normalde götürdüğüm valizin içindeki eşyalarımı diğerine yerleştirdim. Akşam normalde benle gelecek olan Çarşamba bayisi Mehmet abi sağlık sorunlarından kaynaklı gelemeyince kendi başıma uçağa bindim.

İner inmez valizimi alıp dış hatlara geçtim. Amasya bayisi İlker kendi gitmemesine rağmen babasını yolcu etmek için oradaydı, muhabbet ettik falan peşine Bafra bayisi Mestan ile pasaport kontrolden içeri geçtik. Wings lounge da oturduk, Kastamonu bayisi İbrahim abi ordaydı peşine Sinop bayisi Ömer amca geldi. Yedik içtik muhabbet ettik.

Uçak kalkmasına yakın geçip yerlerimize yerleştik. 00:30 da uçağımız havalandı. İbrahim abi tur şirketinin sahibi aynı zamanda da rehberimiz Tuncay abiyle yan yana oturdu, ben de onların karşı koridor tarafında. Mestan ile biraz  muhabbet ettik. Peşine uyuduk, Yemek geldi diye bi uyandım, daha da pek uyku tutmadı. Uçak biraz dandikti, pek sevmedim, kişiye özel bir ekran bile yoktu. Toplam Bellona grubu olarak 70 kişiydik.
Kastamonu Bellona Bayisi İbrahim Abi ile..

Yolculuğumuz 4 saat sürdü. BAE  bizden 1 saat ileri olduğundan Dubai'ye 5:30 gibi indik. Pasaport kontrolde falan fazla beklemedik. Valizleri alıp çıkarken internete bağlanmak için kontorlü cep telefonu hattı aldım.( aldım almasına ama satan beyefendi eksik bilgi verdiğinden daha fazla ücret ödemem gerekiyormuş, otelde ve avm lerde wifi olduğundan pek de ihtiyaç kalmadığından aramalarda kullandım hattı ) . Havaalanından çıkınca otobüste en az yarım saat bekledik. Vizesini eski pasaportuyla alıp yeni pasaportuyla gelen ve havaalanında çıkışı bulamadığından otobüsümüze ulaşamayan saygıdeğer bayiilerimizi bekledik. İstikamet sabah kahvaltısını yapacağımız İstanbul Flower adlı bir restorandı. Sıradan bir kahvaltı yapıp 15 dakika kadar yolculuktan sonra otelimize vardık. Crowne Plaza, 5 yıldızlı bir otel. Odalar çok şükür ki tek kişilikti rahat oldu. Odam otelin 6.katında ve 3 kat alttaki havuz ve caddeye bakıyordu.

Yol biraz yorduğu için öğlen 3 e kadar dinlenme verdiler. Herkes odalarına yerleşti, biraz uyudum iyi geldi. Otelin arkasında buluştuk. Otelin kapısından çıktım sıcak mı sıcak bir rüzgar dedim herhalde klimarın motorları bu bölümde  aman Allahım o nasıl bir sıcak, 43 derece. Kır yumurtayı çöl kumuna rafadan tavadan anında pişsin. Çöl safarisine gideceğimiz için Toyota Land Cruiser ciplere bindik. Cip başına 6 şar kişi bindik.Aracımıza tanımadığımız yabancı bir bayii bindi, 24-25 yaşlarında birisi. Sordum Rize de yeni bir bellona bayiliği almışlar. İbrahim abi duymamış nereli olduğunu bana sordu ben de dedim Rize bayisiymiş diye. R harflerini diyemediğimden O da anlamış Vize bayisi diye. Meğer Tekirdağ'ın Vize adında bir ilçesi varmış, İbrahim abi, Cevat kardeşimizi öyle 1-2 gün Tekirdağ Vize bayisi sanmış.

Yolda market gibi bi yerde mola verip namaz kıldık, çoğu bayii arap kıyafeti alıp giyindi. Mola yerinden 5 dakika uzaklıkta tüm cipler buluştu ve safariye başladık. Çöl safarisi denilen şeyi hep böyle hayvanları göreceğimiz bir şey olarak düşünürdüm. Meğersem içindeki yolcuların korkudan bağırdıkça gaza gelen Arap şöförlerin, kum tepelerinden daha da süratle inip çıkmasıyla araç sürmesinden ibaretmiş. Araba devrilecek diye ödümüz koptu. Ömer amca maşallah maşallah dedikçe Arap şöförümüz Hasan abimiz daha fazla gaza yüklendi. Kuma saplanan araçları 1-2 dakikada hemen halat bağlayıp çektiler.13-15 araç peşpeşe deli gibi gittik. Bir yerde durup mola verdik daha sonra da akşam yemeğini yiyeceğimiz çölün ortasında bir vaha demim ama harbiden öyle bir yere geldik.

Land Cruiser' larla yaptğımız çöl safarisi bitiminde güneşin batışını izledik.
Akşam yemeği için mola verdiğimiz bu yerde ortada bir sahne, çevresinde bizler yerde yer sofralarında oturuyorduk,kenarlarda da hediyelik eşya dükkanları, yiyecek ve içecek büfeleri vardı. Sıraya girip lavaş arası et tarzı dürümümüzü alıp oturduk. Aç olduğumuzdan biraz fazla sıraya girmişiz ki fazla almışız dürümleri,ama iyi doyduk çok şükür. Yemekten sonra ortaya mevlevi tarzı dönen birisi gelip döne döne bir gösteri sundu, peşine herkes naş araçlarımıza binip doğru otelimize. Odam çok soğuktu, klimanın ayarını ne kadar sıcağa getirsem de bir türlü odayı sıcak hale getirmeyi beceremedim, yorganı çekip, kafayı vurup uyudum.

Sabah kalkıp 9 gibi otobüslerimize bindik ve Dubai şehir turumuza başladık. İlk gittiğimiz yer tüm dünyada 7 yıldızlı olarak bilinen ama 7 yıldız diye bir kavram olmadığı için 5 yıldızlı olup yelkeni andıran Burj El Arap dı. 54 katlı otelin müteahhiti Antepli olduğundan asansöre 27 düğme koymuş. ( rehberden alıntı :) Şaka lan şaka, her oda dublex olduğundanmış. Otelde fiyatlar 2.700$ ile 27.000$ arasında değişiyormuş. Hal öyle olunca oteli 2-3 deniz mili öteden kıyıdan fotoğraflamak zorunda kaldık. ( amerikan filmlerindeki gibi oldu. Bu arada hala anlamış değilim konuyla alakası yok ama amerikan polis filmlerinde mahalle aralarında hırsız polis kovalamacası yaşanırken kovalayan polis ne yana dönse anında telsizden zanlı şu sokaktan kuzeybatı/güneydoğu istikametine yöneldi diye anons ediyor, kaldığımız otelde kıbleyi bulacam diye camdan bakınca görünen binaların gölgesinden hareketle ,saate bakıp, Dubai , Mekkenin neresine düşüyor diye google earth den de bakıp, önüm kuzey arkam güney mantığından yola çıkarak bulmam 5-10 dakkamı aldı, tebrik ederim amerikan aynasızlarını :)

Umre uçağı yerine yanlışlıkla Dubai uçağına binen masum bayiiler :)
Sonraki durağımız, yukarıdan yane uçaktan ya da uydudan tabii havadan paraşütle de atlarken de görmek ayrı bir seçenek palmiye şeklinde olduğu görülebilen palmiye adası oldu. Adanın başından sonuna kadar yolun üstünden havadan beri giden bir tramvay yapmışlar, ve adanın en ucunda bulunan 5 otelin kara bağlantısını yapmak için de denizin altından 900 metrelik araç tüneli inşaa etmişler. Bu tünel ülkemizde yapılan Marmaraya kadar dünyanın en uzun denizaltı tüneliymiş ve açılışını Amerikan başkanı rahmetli Kennedy , Taçsız Kral Pele, Fenerbahçeli Celil beraber yapmışlar. Marmarayın açılışındaki şaşadan dolayı bu tünel insanlık için sıradan bir tünel haline gelmiş adına 41 gün tüneli demişler :) Tünelin ucu Mahmut hocanın odasına çıkmadığı gibi dünyanın en şaşalı otellerinden biri olan Atlantis gibi 3-5 otele çıkıyordu. Atlantis otelde suyun altında akvaryum gibi odalar varmış. Oda fiyatları 1.100 $ dan başlıyormuş. Çok şükür ki Burj el Arab dan daha ucuzmuş. O odaları gördüğümde balkonlu apartman dairesi gibi geldi gözüme , balkona da çamaşır ipi gerdin mi tamam yane. Suni bir ada, palmiyenin gövdesinde toki blokları gibi inşaa edilmiş terkedilmiş şehir görüntüsü olan caddeler palmiyenin dallarında da 15-20 milyon dolarlık villalar , hollywood artisleriyle komşu olma fırsatı gel vatandaş buraya gelll, şener şenin kısık kısık bağırması misali domates, domates, domatesss.

Dünyanın en büyük yapay marinası olan yere gittik, bi yapaydı bi yapaydı anlatamam, gördüğümde hemen anladım imitasyon olduğunu. Sen dök betonu yap marina, biz de tüm kıyı şehirlerimize yapmayı düşünüyoruz zaten. Bizim yıkılan balıkçı barınağımızın önündeki gariban sandalı da bağlayacak bi yerimiz olur böylece.

Dubai Marina
Heryerde koştur Allah koştur fotoğraf çektik, 5 dakika otobüs dışına çıkıyoruz, fotoğraf çekinip içeri geri geliyoruz, tshirt komple ter. Allahdan İlker in aklına uyup avcı şapkası aldım da rahat ettim. Şapkası olmayan bazı bayiiler ceplerindeki takkeleri takıp dolaştılar, unutulmayacak anekdot oldu bizim için :)

Yemeğinizi yerken kayak yapanları seyredebiliyorsunuz.



Cuma namazını kılmak için bir camiiye götürdüler bizi, içeride yer olmadığı için seccade alıp dışarıda kıldık. Hutbeyi dinlemek farz olduğu için Arapça olan ama hiçbirşey anlamadığımız hutbeyi dinledikten sonra namaza durduk off bu ne sıcak. Alnımdaki ter güneş gözlüğüme damlıyor oradan aşağıya. 2 rekat kılıp hemen kaçtık walla. İbrahim abi ,Mestan ve Cevatla bir taksi tutup Dünyanın en büyük avm si olan dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifanın altındaki Dubai Mall'a gittik. Bizimkilerden ayrılıp, yıllar önce Samsunda tanışıp 2.5 yıldır Dubaide yaşayan Kemalle buluştum. 2-3 saat bir kitapçının içerisinde gökdelen manzaralı bir kafede oturup muhabbete daldık. Konular malum ülke gündemi, Dubaide hayat, nerede o eski Samsun ahh ahh. Peşine alışveriş için mağaza mağaza dolaştık ki ben alacam diye dolaşırken kemal güneş gözlüğü aldı :) İşimiz bitince Kemalin arabanın park ettiği yerin numarasını unutmasından kaynaklı baya bir süre aracı arayıp bulduktan sonra beni otele bıraktı. Dinlendim, duj falan peşine Kemal kardeşim eşiyle gelip otelden beni aldı.Bellona grubu haliçte seyahat eden bir gemi üzerinde yemeğini yemiş. ( sıcaktan bunalmış, hiç beğenmemişler :-) Beraber Emirates Mall daki Cheese Cake Factory'e oturduk. Restoran, avm nin içindeki kayak pistinin hemen yanındaydı. Kayak yapanları, kar topu izleyenleri izlerken yemek yiyorsun, harika bir keyifti. Makarna, peşine tabii ki cheesecake, çay falan çok güzel bir yemekti. Kemalin eşi Evin avm de kaldı, Kemal beni otele bıraktı.Vedalaştık, lobiye bizimkilerin yanına geçtim ki cep telimi kemalin araçta unutmuşum. Tabii Kemal in cep teli de ezbere bilmiyorum, aklıma geldi bir ark.ın cep telini ödünç alıp face e girip kemale oradan beri yazdım. Allahdan gördü de, 15-20 dakikaya çok zahmet oldu ama geri otele gelip telefonu getirdi.Lobide bayii dostlarımızla muhabbetimiz devam etti. Peşine oda ve yatış.


Değirmenci Ailesiyle Cheese Cake Factory'de akşam yemeği keyfi
Sheikh Zayed Camisi

 8 de uyanıp duş ve kahvaltı, saat 9 da otobüse bindik. İstikamet Abu Dhabi. Yolculuğumuz 1.5 saat kadar sürdü, yol boyunca uyudum.
Ülkenin en büyük camisi olan Sheikh Zayed Camisine geldik. 2007 yılında inşası biten camide aynı anda 40 bin kişi ibadet edebiliyormuş. Zayed bin Sultan Al Nahyan Birleşik Arap Emirliklerinin kurucusudur. 33 yıl ülkeyi idare etmiş olup 2004 yılında vefat etmiştir ve kendi adına yaptırmış olduğu caminin avlusuna defnedilmiştir. Camii dış görüntü itibariyle fazlasiyle Taç Mahal'e benzettim. Her tarafı bembeyaz olan Camiinin avlusu çok geniş ve çevresi süs havuzlarıyla kaplı. Camiiyi bol bol gezip fotoğrafladıktan sonra şehri turladık, meşhur otellerin, Abu Dhabi emiri ve ailesinin evlerinin önünden geçtik. Bi yerde mola verip sahilde fotoğraf çektik, hediyelik eşya aldık. Öğle yemeği için Abu Dhabi deki Crowne Plaza oteline geçtik. Otelin 14.katındaki restoranda açık büfe yemek ikramı vardı. Yemekleri baya beğendim. Hurma pazarına gittik, isteyenler hediyelik hurma aldılar.

Bir sonraki durağımız 200.000 metrekare üzeri kapalı alana kurulmuş eğlence merkezi Ferrari World'dü. Bu eğlence merkezi dünyanın en büyük kapalı eğlence merkezi olup yine dünyanın en hızlı roller coastera (saatte 240 km hıza çıkıyor ) sahip. Roller coastera bindiğinizde 4 saniyede 200 km hıza ualşıyorsunuz ve binmenizle inmeniz arası 47 saniye sürüyor. Daha içinde birçok extreme oyuncaklar barındıran bu komplexde vaktimiz olmadığı için sadece Ferrari Store da vakit geçirdik. Yane içeri girmedik, hiçbir şeye binmedik. Mağazada gezdik ama çok da pahalıydı, nerdeyse kimse hiçbirşey almadı. Alan da şapka,fincan, anahtarlık gibi şeyler aldı.

Sheikh Zayed Camisi
6 gibi otelimize vardık. Akşam 9 a kadar odalarımızda dinlenip otobüsle sahil tarafında bir Lübnan restoranına gittik. Rehberimiz otobüste o kadar tembihledi ki masaya oturduğunuzda soğuk mezeler vardır peşine sıcak mezeler gelir, hepsini yiyip de karnınızı doyurmayın ana yemeğe yer bırakın diye. Biz de aynen dediği gibi yaptık. Pek ekmek yememeye çalıştık ama maşallah herşeyi sildik süpürdük. Oturduktan 1 saat sonra falan rehbere dedim ki ya abi biz hala ana yemeği bekliyoruz. Garsonu çevirip sordu, ne dese iyidir, biz getirdik zaten. Biz meze diye gelen ana yemeği de yemişiz açlıktan ama doymamışız.Ana yemek dedikleri de 2-3 er parça ufak et ve tavuk parçalarından oluşuyordu. Bir tabak daha getirdiler de yedik, üstüne meyve yiyince açlık hissimiz gitti işte. Canlı müzik vardı, aşırı sesden rahatsız olup birkaç kişi balkondaki masalara oturduk. Peşine otele gelip lobide biraz muhabbetten sonra yatıp uyuduk.

Sheikh Zayed Camisi
Sabah 10:30 da lobiye inip valimizi verip check out yaptım ,kahvaltımızı yapıp taksiyle tahtakale gibi ucuz elektronik malzeme satılan Nasır Square'e gittik. Aynı bizim sirkeciye benzeyen bu yerde binaların altındaki irili ufaklı dükkanlarda her türlü elektronik malzemeler satılıyor. Avm lerle %10-20 gibi fiyat fark ediyor. Garantide belki sıkıntı olabilir ama zaten Türkiyede kullanacağımız için avm lerden de alsak bizim için bir şey farketmiyor. Kuzenime fotoğraf makinesi aldım ardından taksiyle Deira City Centre adlı bir avmye geçtik. Dolaş dolaş dur, yorulduk bir cafeye oturduk millet kahve içti ben de milk shake. Ordan taksiyle Dubai Mall'a geçtik. Alışveriş merkezinde baya bi gezindik,cheesecake factory de tatlı yedik. Cotton,Mado,Mavi Jeans gibi markaların dünyanın en büyük avm sinde mağazaları bulunuyordu, görünce çok sevindim. Akşam 9 a doğru avm nin yanındaki Burj Khalifa nın havuzunda su gösterisi vardı. Her yarım saatte bir 3-4 dakika süren gösteriyi herkes heyecanla izledi. Taksiyle otele geçtik, aldığımız eşyaları lobideki valizimize yerleştirdik. 11 de oteli terkedip havalanına geçtik. Uçağımız gece 2:30 da olduğundan boş boş mağazaları dolandık, sonra bişeyler alıp Mcdonalds'a oturduk. Uçağa binmek üzere salona geçtik ama biraz rötar yaptığından bekledik. Uçağa geçtik, cam tarafında oturduk. Yanıma kaldığımız 4 gün boyunca her karşılaştığımızda nere bayisi olduğumu soran Ankaradan bir bayii oturdu, yine sordu nere bayisi olduğumu :) Uçak kalkarken yine sordu, hayret inerken sormadı. Yol boyunca yorgunluktan öyle uyumuşum ki uçağın lastikleri yere vurmasıyla uyandım. İbrahim Abinin elinde telefonun hesabına göre sabahdan akşama 15 km yol yürümüşüz. Bi de sırtımda 7 kilo kadar fotoğraf makinesi çantam vardı ki askerdeki gibi tam teçhizatlı koşudan bir farkı kalmadı.
Karadenizdeki Bellona Bayiileriyle Ferrari World'de..

Can Dostlarımla beraber
Sabah 7 de İstanbula indik. Valizler gelsin diye baya bir bekledikten sonra hep beraber iç hatlara geçtik. Şort,terlik geldiğimden kot pantolon, ayakkabı üstümü değiştim. Bizimkilerle vedalaşıp ayrıldık, biraz oturup bekledim, İlhan gelip beni aldı. DTM deki ofislerine geçtik. Tost falan yiyip muhabbet ettik. Sonra ayrılıp metroyla fatihe geçtim. Eniştemle ablam arabayla gelip beni aldılar. Fatihdeki Sütişe geçtik beraber. Bişeyler içip oradan da itfaiyenin oradaki lokantalardan birinde Siirtin meşhur Büryan Kebabından yedik. O kadar yorulmuşum ki oradan ablamın çalıştığı hastaneye geçerken uyumuşum. Boğazın kenarında 1800 lü yıllarda Sultan Abdülmecid'in kızı ve eşinin kalması için yapılmış eskiden kalma Baltalimanı Sarayı günümüzde Baltalimanı Kemik Hastanesi olarak kullanılmaktadır. Boğaz manzaralı kafeteryasında çayımızı yudumladıktan sonra sahilde baya bir yürüdük. Sonra liseden arkadaşlarımla buluşacağım Kuruçeşmedeki bu sene 3.kez buluştuğumuz The Market adlı restauranta geldim. 7-8 kişiydik. Almanyadan Vefa, Kongodan Deniz, Bursadan Yusuf' un geceye katılması harika oldu. Güncel siyasi meselelerden tutun da ekonomiye, gündelik hayatımızdan lise yıllarımıza varan muhabbetimizi gece 12 ye doğru noktaladık. Geceyi Yusuf ile beraber İsmailin Bakırköydeki evinde geçirdik. Sabah 9 gibi kalkıp indik aşağıya, bizimkilerle vedalaşıp taksiyle havaalanına geçtim. Bu yazının birçoğunu İstanbuldan Samsuna dönerken yazdım. İndiğimde yazdığım lap topumu koltuğun önündeki cepte unutunca birgün sonra kayıp eşya bürosundan alabildim.

Birleşik Arap Emirliklerine (BAE) dönecek olursak ;

Başında müslüman idarecilerin olduğu, suni de olsa bu kadar gelişmiş şehirlerin olduğu, insanların barış içerisinde yaşadığı bu ülkeye hayran kaldım. Avrupa, Amerikadan farkı yok. Herkes istediği gibi hayatını yaşıyor.,isteyen çarşafla,isteyen mini etekle geziyor. Nüfusun %20 si Arap geri kalanı 200 farklı milletin vatandaşı. BAE vatandaşı sonradan olunmuyor, doğuştan değilseniz evlenme yoluyla vb yollarla da olamazsınız. Çalışıyorsanız oturma izniniz oluyor, işten çıkarılırsanız , oturma sebebiniz ortadan kalktığı için size 1 ay süre veriyorlar, yeni bir iş bulamazsanız güle güle BAE.

Ülkede vergi yok. Yatırım yapmak istiyorsanız serbest bölgede şirket açabilirsiniz ama sadece yurtdışından ürün getirebilir, ülke içine başka bir BAE şirketi üzerinden pazarlayabilirsiniz. Başka ülke vatandaşının ülke sınırları içinde şirket açması için %51 ortaklı BAE vatandaşı bulması lazım. Yani ne yaparsanız yapın %100 yabancı sermayeli bir şirketin ülkede iş yapması olanaksız.
Arabalar ucuz, benzin 1.2 TL bizde 5 TL. Yıllardır bizim çözemediğimiz cari açığı adamlar petrol ve turizmle çözmüş herkes lüks arabalara biniyor.

Herşeyin 'en'ini yapmışlar. En uzun bina, en büyük avm, en büyük yapay ada, en büyük kapalı eğlence merkezi,en büyük klimalı açık hava alışveriş merkezi, dünyada tek avm içinde kayak pisti bla bla bla diye gidiyor.

Cuma günü haftalık tatil olduğundan avm ler dışında mağazalar kapalı. Bizdeki haftasonu onlarda Cuma Cumartesi. Anlayacağınız Pazar günü ilk iş günü :)

Sokakta içki içmek yasak, eğlence mekanları sabaha kadar nerdeyse açık, alkol almak isteyen bardakta alıp içebiliyor. Eğlence mekanları dışında içki satışı yasak.

Cep telefonu ya da fotoğraf makinesi gibi elektronik malzemeler ucuz olduğundan alınabilir, avm lerle caddedeki mağazaları fiyat için kıyaslamayın, Nasır Square'e gidip mağazalar arası en ucuz fiyat için dolaşıp pazarlığınızı yapın ve alacağınızı alın.

Avm lerde dışarı çıkıp el edip de taksi çevirmiyor, en alt kata iniyor klimalı salonda taksi kuyruğunda bekliyorsun.

Dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa'ya çıkmak için önceden randevu almak gerekiyor, birkaç saat sonraya randevu veriyorlar. ( Randevu internet üzerinden de alınabiliyor) Bina daha yüksek olmasına rağmen ziyaretçiler 124.kata kadar çıkabiliyor. Randevuyla çıkmak için 40 dolar kadar ücret veriyorsunuz. Yok benim işim var, hazır gelmişken hemen çıkim derseniz hiç sıra beklemeden Vip bileti 100 dolara alıp 1 dakika sonra 124.katta oluyorsunuz.

Hava biz gittiğimizde 43-45 derece aralığındaydı. Eminim hissedilen sıcaklık değeri 50 nin üzerindedir. Geceleri serin olabilir, hafif bişeyler alın dediler üstünüze. Yalannn. Gece gündüz aşırı sıcak. Nem çok fazla. Siz siz olun kışın gidin, zaten yılın en serin olduğu zamanlar 25 derece falan oluyormuş hava. Dışarıda nefes alıp yürüyüş yapma imkanınız olur, yoksa avm lerden dışarı zor çıkarsınız.

Tüm taksiler Dubai Şeyhi Maktum'a ait. Taksilerin alt tarafı krem rengi üst tarafı 3-4 farklı renkte. Her rengin farklı anlamı var, mesela pembe taksilerin sürücüleri bayan ve sadece bayan müşterileri alıyor. Diğerlerine de bayanlar binebiliyor ama tercih meselesi. Metro vagonlarında falan da bayanlara özel vagonlar mevcutmuş. Bizim İETT orada RTA, rehberimizin deyimiyle Recep Tayyip Ardoğan :)

Tv de Kuzey Güney, Muhteşem Yüzyılı arapça konuşurlarken görürseniz şaşırmayın :)

Yollar alabildiğince geniş öyle ki büyüme hedefleri olduğu için şehir dışı yollarını bile 6 şar şerit yapmışlar. 10 yıl sonraki Dubaiyi hayal bile edemiyorum. Yabancılara arazi satışı yok, ama isterseniz daire alabilirsiniz.

Yemekleri güzel, Lübnan,Cezayir tarzı Arap mutfağı olduğundan bizim yemeklerimize yakın tadları var. Şükür aç kalmadık. Hatta Burj El Araba yakın Turkish Village adındaki restoran malzemeleri Türkiyeden getirttiğinden çok lezzetliymiş.

Birleşik Arap Emirliklerine gelirseniz Abu Dhabiyi görmeden dönmeyin, özellikle muhteşem bir eser olan Sheikh Zayed Camisi görülmeye değer. 

Bir sonraki seyahatimde görüşmek dileğiyle...

 


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder